Sabunun Tarihçesi

Sabunun Tarihçesi


Sabunun ilk olarak ne zaman keşfedildiğini bilmiyoruz ancak bu konuda birçok hikaye var. Bugün dünyadaki en önemli hijyen aracı olan sabunun tarihçesi görünenden daha karmaşık.

Hijyen kelimesinin etimolojik kökeni sağlık ve temizlik tanrısı “Hygieia” Yunan tıp tanrısı Asklepios’un kızıdır. Yani çok eskiden beri sağlık ile temizlik arasındaki bağlantı kurulmuştu. Tabi bu bağlantıyu kurmak uzun yıllar boyu veba salgınlarında ölen ve toprağa düşen yüzbinlerce insanın tecrübesi ile oldu. Sabun(soap) kelimesinin hikayesi ise daha farklı. Kelimenin latince sabun anlamına gelen “sapo”dan türediğini söylemek yanlış olmaz. Filmlere bile konu olan Sapo dağı efsanesini herkes biliyor. Antik Roma’da çamaşırlarını nehirde yıkayan kadınlar bir bölgede çamaşırların daha iyi temizlendiğini fark eder. Çünkü nehrin biraz yukarısında bir hayvan kurban edilmiştir. Yağan yağmur, hayvansal yağ ve kül nehirle aşağıya taşınır. İşte bu çamaşırların iyi yıkanmasını sağlayan şeyi oluşturur, yani sabunu. Ancak bilinen literatürlere göre Roma’da Sapo adında bir dağ kayda geçmemiştir. Efsanelere inanmak isteyen bu hikayeyi kabul edebilir. Ama sizin için geçerli olan şey tarihsel belgeler ise sabunun keşfi milattan önce 3000 yılına ve Babil’e kadar uzanmalı. Silindir şeklindeki kil tabletlerde yağların küllerle kaynatıldığı bir sabun formülünden bahseder. Bu tarihsel olarak sabuna ait ilk kaynaktır.
________________________________________

Antik Mısır’a ait en eski ve önemli tıp kaynaklarından biri olan Ebers Papirüsü’nde antik Mısırlıların düzenli olarak yıkandığı sabun benzeri bir maddeden ve onu oluşturmak için hayvansal ve bitkisel yağları kullandıkları gösterilir. Musa İsrailoğullarına kişisel temizlik için bazı yasalar verdi. İsrailliler küller ve yağın karışması ile saç üzerinde kullanabilecekleri bir tür jel ürettiğini biliyordu. Eski ahit’te de sabun olarak tercüme edilen “borith” kelimesi ahşap ya da bitkisel küllerden yapılmış bir temizleme maddesinin genel bir terimi olduğu kabul ediliyor. “Sabun otuyla yıkansam, ellerimi kül suyuyla temizlesem” Tevrat, Eyüp 9:30

2. yüzyılda Antik Roma doktoru Galen hem tıbbi hem temizlik amaçlı olarak sabunu önerdi. Galen’e göre en iyi sabunlar Galya sabunlarıydı. Avrupa’nın dört bir yanında hızla banyo yapma alışkanlıkları yükseldi. Yedinci yüzyıla kadar İspanya ve İtalya’daki sabun yapıcıları yalnızca keçi yağı ve kayın ağacı küllerini kullanıyordu. Aynı dönemde Fransızlar sabun yapmak için zeytinyağını kullanmaya başlamıştı. Kokuların keşfinden hemen sonra banyo ve çamaşır sabunları ortaya çıkmaya başladı. Tek tip olan kokusuz sabunların yerini lavanta, gül, biberiye gibi kokulu bitkilerle süslenmiş sabunlar aldı. Üstelik artık insanlar çamaşır ve banyo sabunlarını bile farklı çeşitlerde üretmeye başlamıştı.
________________________________________
Orta doğuda ise 12. Yüzyılda islami belgelerde sabun üretimini anlatan kaynaklara rastlanıyor. Ancak Fas, Şam ve Halep’teki kaynaklarda sabun sanayileşmesi ise 13. yüzyılı buluyor. Avrupa’da ise İtalya ve İspanya daha ekizinci yüzyılda iyi birer sabun üreticisi olmuştu. Fransa Marsilya 15. Yüzyıldan itibaren yarı sanayileşmiş profesyonel sabun imalatına başlamıştı. 16. Yüzyıldan sonra ise hayvansal yağlar yerine bitkisel yağlar kullanarak daha hafif sabunların üretimi yapıldı. Hiç şüphesiz modern çağda sabun kullanımının bu kadar yaygınlaşmasının en büyük nedeni mikroorganizmaların nüfus boyutunu azaltmadaki rolünün daha iyi anlaşılması oldu. Hijyen ve sağlık-temizlik üzerine popüler farkındalık ilk olarak 18. Yüzyılın sonlarına doğru Avrupa ve Amerika’da başladı.

Nispeten küçük çapta yapılan sabun üretimi sanayi devrimi ile beraber fabrikalaşma dönemine girdi. James Keir’in ekstraksiyon keşfi ve sabun fabrikası kurması ile Andrew Pears 1807 yılında Londro’da kaliteli şeffaf sabun üretimine başladı. 1800lü yılların sonuna kadar sabun sadece üst tabaka seçkinlerin kullandığı bir lüks tüketim malzemesiydi ve hatta bir dönem kraliçe tarafından İngiltere’de sabun vergisi bile getirilmişti. En az 1 ton üretilmesi gerektiğini öngören bir yasadan ötürü de devasa kazanlar gerektirdiğinden küçük üreticiler tarafından sabun üretilemedi. Bu süreç 1853’te verginin kaldırılmasından sonra son buldu ve sabun ticareti arttı.
1806’da tabanca ile intihar etmeden birkaç yıl önce Fransız kimyager Nicolas Leblanc sodanın ortak tuzdan nasıl özütleneceğini keşfetmesi ile sabun üretiminde ufak çaplı bir devrim yaşandı. Aynı dönemde Louis Pasteur iyi kişisel hijyenin hastalıkların yayılmasını azaltacağını ilan etti. 19. yüzyılın başında sabun yapımı, ABD’de en hızlı büyüyen endüstrilerden biriydi. Kırsal Amerikalılar Koloni döneminden bir süreç kullanarak sabunlarını kendileri yaptılar. Kül hunisi dedikleri eski moda bir yöntem kullanıyorlardı. Dibinde delik açtıkları huni şeklinde bir ahşap varile yağmur suyu doldurup dibini çakıl taşları ve saman koyarak süzgeç haline getirdiler. İçine attıkları ağaç küllerini burada bekletip süzerek ilk lye adı verilen kostik çözeltilerini yapmış oluyorlardı. Geriye kalan tek şey bu çözelti ile hayvansal yağları doğru oranlarda birleştirmek oluyordu. En iyi lye çözeltisinin elde edilmesi için dinlendirilen kül çözeltisine yumurta veya patates atarak suda batıp batmadığına bakıyorlardı. Yumurta veya patates suyun üzerine çıkıyorsa su yeterli alkaliliği sağlamıştır yavaşta dibe batıyorsa henüz zayıftır.

William Hesketh Lever ve kardeşi James, 1886’da küçük bir sabun atölyesi satın aldı ve eskiden Lever Brothers olarak adlandırılan, şimdi ise Unilever adı ile bilinen en büyük sabun işletmelerinden birisini kurdu. Sonrasında ise devasa reklam kampanyaları ve milyon dolarlık satışlar peşinden geldi. Tabi satışların çokluğu ve artan maliyetlerle doğallık giderek azaldı. Neredeyse hiç doğal ürünler içermeyen kozmetik ürünlerinin raflara girmesini sağladı. Günümüzde ticari sabunlarda sentetik katkıların ve kimyasalların olumsuz etkilerine karşı oluşan farkındalık bu tüketime ve tükettirmeye dayalı süreci geri çevirmeye başlamış gibi görünüyor.
Dünya ve gökyüzü, ormanlar ve tarlalar, göller ve akarsular, dağ ve deniz mükemmel eğitimcilerdir ve bazılarımıza kitaplardan öğrenebileceğimizden daha fazla öğretir.
John Lubbock

Add Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *